Gezzginn
Tıkla

27 Temmuz 2008 Pazar

Pera Müzesi

Geçen haftasonu Pera Müzesi'ne gittik. Pera Müzesi içinde çok değerli tabloların bulunduğu bir sanat galerisi. Çok etkileyici eserler var. Bunların en önemlisi de Osman Hamdi Bey'in yaptığı Kaplumbağa Terbiyecisi. Bu tablo gerçekten çok büyük. Yüksekliği 2 metreden fazla. Ayrıca bu tablonun yanındaki yine Osman Hamdi Bey'in yaptığı müzisyen iki kız resmi çok hoşuma gitti. Osman Hamdi Bey o kadar ayrıntılı çizmiş ki bu resimleri ikisi de resim değil de sanki fotoğraf gibi. Yakından çok daha etkileyici görünüyor. Bu tabloların bulunduğu kat tümüyle Osmanlı, Harem, İstanbul vb. tablolarla doluydu.
En üst katta ise farklı dönemlerde farklı ressamların sergileri bulunuyor. Örneğin biz gittiğimizde Joan Miro adlı ressamın eserleri sergileniyordu. Zamanında Picasso'nun öğrencisi olanMiro hep soyut çalışmış. Bu yüzden Osman Hamdi Bey'den çok farklı. Osman Hamdi Bey'in eserleri hayret edilecek kadar gerçekçi. Miro'nun eserleri ise bir o kadar gerçekten uzak. Ama yine de onlar da ilginç, şık.. Soyut resimleri de severim yani:)
Biz gittiğimizde bir kat sanırım bakımda olduğu için kapalıydı. Müzenin broşürlerinden baktığıma göre orda da çok güzel eserler varmış. Ne yapalım eğer bir dahaki gidişimizde bu kat açık olursa oradaki eserleri de sizinle paylaşırım.
En alt katta ise Osmanlı zamanından kalma teraziler, mezuralar, ağırlıklar ve çeşitli mesleklere ait aletler vardı. Aşağıdaki kalem kutusu tarzı çantayı çok beğendim:) Aynı katta bir de çinilerin olduğu bölüm vardı. Bunlar da çok güzeldi.
Pera Müzesi oldukça güzel bir müze, tabi daha çeşitli eserler olsaymış daha da güzel olurmuş. Daha fazla çeşit istiyorsanız Pera'ya ihanet edip İstanbul Modern'i tavsiye edebilirim burası da çok güzel:) Elimde İstanbul Modern'de çekilmiş fotoğraflar yok malesef ama en yakın zamanda orayla da ilgili görüşlerimi sizilerle paylaşabilirim..
Not: Pera Müzesi hakkında ayrıntılı bilgi için web sitesi; www.pm.org.tr/

7 Temmuz 2008 Pazartesi

Mihrabat - Boğaz Manzarası & Piknik Keyfi - (Daha ne isteyebilirim:))

İstanbul'daki en güzel piknik yerlerini saymam istense Mihrabat'ı listemde baş sıralara yazardım. Mükemmel Boğaz manzarası bu seçimimde büyük bir etken olurdu tabi:)Yemyeşil ağaçlar da bu manzaraya eşlik ettiğinden Mihrabat gerçekten gidilip görülmesi, içinde piknik yapılması gereken bir yer:) Ama tek sorunu piknik yapılabilecek alanın iyice daralması. Eskiden çok daha büyük bir alanı piknik yapmaya uygunken şimdi manzaradan kazanç sağlamak isteyen çay bahçeleri, lokantalar gibi tesisler Mihrabat Korusu'nu işgal etmiş. Ne yapalım.. Tek dileğimiz buralardaki ağaçları katledip İstanbul'da zaten az olan yeşil alanlarımızdan birini daha tamamen betonlaştırmamaları..

6 Temmuz 2008 Pazar

Çılgın Türkler:)

Biliyorum biraz geç oldu ama başlıktan da anlayacağınız gibi Milli Takımımız'ın Avrupa'daki başarısından bahsetmek istiyorum. Gerçekten inanılmaz süprizlerle karşılaştık bu lig boyunca. Tam biz herşey bitti derken takımımız son saniyeye kadar vazgeçmemenin, umudumuzu asla yitirmemenin ve en önemlisi de inancın nasıl bir şey olduğunu hepimize gösterdi. Onca sakat ve cezalı oyuncumuz olmasına ve yenik durumda olmamıza rağmen oyuncular inançlarını hiç yitirmedikleri için son saniye süprizleriyle ülkemizi yarı finale kadar taşıdılar. Diğer ülkelerin de hayranlığını kazandılar ve Türkiye'nin adını dünyaya duyurdular.
Aslında bunu sadece futbol açısından değerlendirmemek lazım bence... Hayatımızın her alanında bir şeyler için çabalarken bize her şey kötü gidiyormuş gibi görünse de başarabileceğimize olan inancımızdan asla vazgeçmemeliyiz. Ben Hırvatistan maçında son dakikaya girildiğinde televizyonun başından kalktım ve odama gittim. "Daha maç bitmedi" dediler bana ama ben o saatten sonra gol atamayacığımızdan neredeyse emindim. Son saniyelerdi, televizyonun sesini duyuyordum hakemin saatine baktığını birazdan maçı bitireceğini söylediler ve birden bir çığlık koptu!! Gerçekten son saniye golü diye buna denir herhalde sonra ben de tekrar televizyonun karşısına geçtim ve penaltılarda Hırvatistan'ı yendik. Yarı finaldeydik. Şok olmuştum.. Kişisel gelişim kitapları bile beni bu kadar etkilememiştir sanırım:) Sonra dayanamadık ve dışarı çıktık. İstanbul sokaklarında gecenin bir yarısı herkes aynı şeyin coşkusuyla bakrak sallıyordu. Trafik durmuştu. Bazı gençler yolları kesip arabaların önünde halay çekiyordu. Havai fişekler, bayraklar, formalar, maskeler, davullar, zurnalar, korna sesleri... Her şey Türkiye içindi..

Bu tür kutlamaların değişmez adresi Bağdat Caddesi'ne kadar gittik. Galatasaraylılar, beşiktaşlılar, fenerbahçeliler.. hepsi aynı şey için seviniyordu aynı takımın taraftarları gibi birlikte bağırıyorlardı. Güzel bir geceydi. Alınacak büyük dersler var Milli Takımımız'dan.. Bu başarıda emeği geçen herkese bize bu heyecanı yaşattıkları için teşekkür ediyoruz:)