Sarayın tavan süsleri gerçekten çok güzeldi. Bazılarında şiirler yazılıydı.Sultan'ın çalışma odasının tavanında ise Kaside-i Bürde'nin bir kısmı yazılıydı. Sultan Abdülaziz marangozluk konusunda ustaymış ve çalışma masasını kendisi yapmış. Sedef kakmalı olan bu masa çok güzeldi.
Birkaç oda sonra sultanın harika deniz manzaralı banyosunu gezdik. Bir süre sonra misafirhaneleri gezdik. Osmanlı’nın içinden gelen misafirlerin ağırlandığı misafirhane sarayın diğer odaları gibiydi. Kocaman pırlantalı avizeleri ve süslü koltukları vardı. Tek fark ise içinde büyük bir taht olmasıydı. Yabancı misafirlerin ağırlandığı misafirhane ise diğer odalardan daha farklıydı. Denizin tam karşısında olan bu odanın ortasında tepesinde küçük bir şahin heykeli olan bir kap vardı. Ayrıca odanın duvarları tavana kadar oyulmuş, süslenmiş ahşaplarla kaplıydı.
Sarayın tüm odalarını gezdikten sonra bahçeye çıktık. Bahçenin denize bitişik duvarında bir iki tane kapı vardı. Bu kapılardan biri hafif aralıktı ve aradan masmavi deniz görünüyordu. Diğer kapısı ise demirdendi ve demirlerin arasından deniz ve boğaz köprüsü gözüküyordu.
Bahçenin biraz ilerisinde etrafı çevrili bir alan vardı burada metrelerce uzunlukta yeşil bambular vardı. Bambu tarlası gibi bir şey… İlk defa böyle bir sürü canlı bambuyu bir arada gördüm.Ayrıca bahçenin iki tarafında birer tane havuz vardı. Tabi bunlar şimdiki mavi havuzlar gibi değil, adeta küçük göletler gibiydiler. Ortalarında büyük bir kayalık ve etrafında da yemyeşil nilüferler vardı. Havuzların içinde balıklar ve kurbağalar dolaşıyordu.
Beylerbeyi Sarayı'nı gezmeyi herkese tavsiye ederim. Eee.. Ne de olsa Osmanlı'nın sarayları gibi saraylar her yerde bulunmuyor.
